Reklam
Tarih : 2025-11-27 15:36:30

“Çin’in Yönetim Anlayışına Yakından Bakış” Toplantısı İstanbul’da düzenlendi

“Çin’in Yönetim Anlayışına Yakından Bakış” ve “Türk Konuklarla Çin Deneyimleri Üzerine Değerlendirme” toplantısı, Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Wei Xiaodong’un ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Üç oturum halinde düzenlenen etkinlik yoğun bir davetli katılımıyla yapıldı. Panelin açılış konuşmasını Başkonsolos Wei Xiaodong gerçekleştirdi.

Başkonsolos, son aylarda Türkiye’den Çin’i ziyaret eden çok sayıda dostuyla görüştüğünü belirterek, özellikle Xinjiang bölgesine yönelik izlenimlerin “batı medyasındaki algıların ötesinde, bizzat yerinde görülen gerçeklere dayandığını” vurguladı.

Çin’in son yıllarda yaklaşık 100 milyon kırsal nüfusu yoksulluktan kurtardığını hatırlatan Başkonsolos, bunun Birleşmiş Milletler'in 2030 hedeflerinin 10 yıl önceden tamamlanması anlamına geldiğini ve “21. yüzyılın en büyük başarı hikâyelerinden biri” olarak kabul edildiğini ifade etti.

“15. Beş Yıllık Plan, Çin’in modernleşmesinde kritik bir döneme işaret ediyor”

Başkonsolos, Beijing’de toplanan Çin Komünist Partisi 20. Merkez Komitesi’nin kısa süre önce 15. Beş Yıllık Plan hazırlık önerilerini kabul ettiğini hatırlatarak, bu planın Çin’in önümüzdeki beş yıldaki kalkınma vizyonunu belirlediğini söyledi.

1953’ten bu yana uygulanan kalkınma planlarının Çin’i küresel ölçekte istisnai bir başarıya taşıdığını vurgulayan Başkonsolos, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İlk beş yıllık plan dönemi bağımsız ve kapsamlı bir sanayi sistemi oluşturdu.

6. Beş Yıllık Plan’dan 13.’ye kadar Çin, kapsamlı biçimde müreffeh bir toplum inşa etti ve “yüzyıl hedefini” tamamladı.

7. Plan döneminde Batı’daki “çöküş” söylemlerine karşın Çin ekonomisi güçlü seyrini sürdürdü."

2025 itibarıyla Çin’in GSYH’sinin 140 trilyon yuan seviyesine ulaşmasının beklendiğini aktaran Başkonsolos, kişi başına düşen GSYH’nin dünya ortalamasının üzerine çıkacağını, Çin’in küresel büyümeye katkısının ise %30 düzeyinde olduğunu söyledi.

“Türkiye için yeni fırsatlar doğuyor: Teknoloji, yeni enerji, inovasyon ve altyapı”

Başkonsolos, 15. Beş Yıllık Plan döneminin Türkiye açısından da özel önem taşıdığına dikkat çekerek, Çin’in: 1,4 milyarı aşkın nüfusu, 400 milyonu aşan orta gelir grubu, dünyanın en geniş sanayi altyapısı, hızla yükselen inovasyon kapasitesi ile Türkiye için yeni işbirliği alanları açtığını belirtti.

Bu dönemde özellikle teknoloji, yeni enerji, altyapı ve insan odaklı etkileşim alanlarında iki ülkenin önemli büyüme potansiyeline sahip olduğu vurgulandı.

“Çin kapılarını kapatmıyor, küresel çözümler üretiyor”

Konuşmasında Çin’in küresel sorumluluk anlayışına da değinen Başkonsolos, dünyanın hegemonya mücadelesi, güç rekabeti ve korumacılık nedeniyle zorlu bir dönemden geçtiğini belirtti.

Bu süreçte Çin’in: Küresel Kalkınma Girişimi, Küresel Güvenlik Girişimi, Küresel Medeniyet Girişimi, Küresel Yönetişim Girişimi gibi dört büyük uluslararası programı hayata geçirerek, küresel kamu yararı üreten çözümler sunduğunu ifade etti.

Çin’in bu girişimleri yalnızca duyurmakla kalmayıp somut uygulamalarla desteklediğini söyleyen Başkonsolos, ülkesinin uluslararası krizlerde objektif ve adil bir tavır benimsediğini hatırlattı.

“Türkiye ile daha adil bir küresel düzen için omuz omuza çalışacağız”

Çin ve Türkiye’nin “Küresel Güney’in iki büyük ülkesi” olarak uluslararası sistemde daha adil ve dengeli bir düzenin tesisi konusunda geniş bir mutabakata sahip olduğunu belirten Başkonsolos, ikili ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik mesaj verdi:

“Önümüzdeki yıl Çin–Türkiye diplomatik ilişkilerinin 55. yılı. Cumhurbaşkanlarımız arasında varılan mutabakat doğrultusunda tüm alanlarda işbirliğini ileri taşıyacağız ve iki ülke için daha parlak bir gelecek inşa edeceğiz.”

Başkonsolos, konuşmasını “İnsanlığın ortak geleceğe sahip bir toplum oluşturulması hedefi için birlikte çalışmayı sürdüreceğiz” sözleriyle tamamladı.

Başkonsolosun açılış konuşmasının ardından panele geçildi. Panelin ilk oturumunda söz, Xinhua Haber Ajansı’na verildi. Bu oturumda TBMM Milletvekili Danışmanı ve gazeteci Erdal Emre, Türk-Çin Kültür Derneği Başkanı İrfan Karslı ve Xinhua Haber Ajansı Türkiye Büro Şefi Fu Yunwei konuşmacı olarak yer aldı.

CGTN Türk’ün düzenlediği oturumda Çin’in Küresel İnisiyatifleri masaya yatırıldı

İkinci oturum CGTN Türk tarafından gerçekleştirildi. Bu bölümde Çin’in ekonomik, kalkınma, güvenlik ve kültürel alanlarda ortaya koyduğu inisiyatifler; kapsamları, hedefleri ve küresel etkileri çerçevesinde ele alındı. Çin’in bu stratejilerle uluslararası sistemde nasıl bir rol inşa etmeye çalıştığı tartışıldı. Beş farklı inisiyatif, oturumun konuşmacıları tarafından değerlendirilerek aktarıldı.

Oturumun konuşmacıları arasında Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Usluer, Arel Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Melih Baş, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Barış Adıbelli ve gazeteci Gökhun Göçmen yer aldı. İlk sözü Gökhun Göçmen aldı.

“Küresel düzen çok kutupluluğa evriliyor: Türkiye bu değişimin merkezinde”

Gazeteci Gökhun Göçmen, Çin’e yaptığı çok sayıdaki ziyaretten edindiği deneyimleri paylaşarak konuşmasına başladı. Çin Komünist Partisi’nin 19. Ulusal Kongresi’ne katılmasının kendisi için önemli bir dönüm noktası olduğunu belirtti. “Xi Jinping düşüncesinin resmileşmesi” nedeniyle bu kongrenin Çin siyasi tarihinde kritik bir yere sahip olduğunu ifade etti. Türkiye’ye döndükten sonra bu konuda çeşitli makaleler ve yayınlar yaptığını anlattı.

Sunumunun devamında küresel güç dengelerine değinen Göçmen, 500 yıllık Batı hegemonyasının artık tek belirleyici olmadığını, dünyanın hızla çok kutuplu bir düzene doğru evrildiğini söyledi. Deniz hakimiyeti, ticaret yolları ve küresel hegemonya teorilerini örnek göstererek Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin bu teorilerin seyrini değiştiren bir kırılma noktası olduğunu vurguladı.

2013’te ilan edilen inisiyatifin, uzun süre göz ardı edilen coğrafyaları yeniden küresel dengelerin merkezine taşıdığını, Orta Asya’dan Ortadoğu’ya birçok ülkenin bu süreçte güç kazandığını aktardı.

Göçmen, Türkiye’nin bu yeni çok kutuplu dönemde stratejik bir konumda bulunduğunu, Orta Koridor’un Avrupa–Asya ticaretinde kilit rol üstlendiğini belirterek sözlerini tamamladı. Ticaret yolları çeşitlendikçe güç merkezlerinin de çeşitlendiğini hatırlattı ve Türkiye’nin bu değişimden önemli kazanımlar elde edebilecek ülkeler arasında olduğunu vurguladı.

“Küresel Kalkınma Girişimi sürdürülebilir ve insan odaklı bir vizyon sunuyor”

İkinci oturumda söz alan Arel Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Melih Baş, konuşmasına Dünya Zeytin Ağacı Günü’nü hatırlatarak başladı ve zeytin ağacının “barış, kalkınma ve dirençliliğin sembolü” olduğunu vurguladı.

Prof. Baş, Çin’in son yıllarda açıkladığı dört büyük küresel girişimi hatırlatarak sunumunu özellikle Küresel Kalkınma Girişimi (GDI) üzerinde yoğunlaştırdı. Girişimin BM 2030 hedefleriyle uyumlu olduğuna dikkat çekerek kalkınmaya öncelik, insan merkezlilik, kimseyi geride bırakmama, yenileşim ve insan–doğa uyumu başlıklarını temel ilkeler olarak sıraladı.

Konuşmasında ekolojik uygarlık yaklaşımına özel önem veren Prof. Baş, kalkınmanın sadece ekonomik büyüme değil, çevresel ve sosyal boyutlarıyla bir bütün olduğunu vurguladı. Yenileşim konusunda ise “İnovasyon bir araçtır; nasıl kullanıldığı önemlidir.” ifadelerini kullandı.

Prof. Baş, GDI’nin uygulanmasını takip eden uluslararası mekanizmalardan söz ederek, BM’de kurulan ve 130 ülkenin yer aldığı GDI Dostları Grubu’nun çalışmalarını hatırlattı. Son raporlarda yoksulluğun azaltılması, gıda güvenliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve dijital ekonomi gibi alanlarda ilerleme kaydedildiğini aktardı.

Konuşmasını, Çin Başbakanı Li’nin girişim kapsamında önerdiği dört başlıkla tamamladı:

İstikrarlı kalkınma ortamı, dengeli ortaklıklar, teknoloji işbirliği ve yeşil-düşük karbonlu kalkınma.

“Çin, krizlere diplomasiyle yaklaşan sorumlu bir büyük güç olarak öne çıkıyor”

Üçüncü konuşmayı Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Barış Adıbelli yaptı. Konuşmasına küresel sistemin 1945 sonrası kurulan yapısıyla artık işlevsiz hale geldiğini vurgulayarak başlayan Adıbelli, günümüz dünyasında güvenlik, diplomasi ve ekonomik dengelerin ciddi bir türbülans yaşadığını söyledi.

Adıbelli, Xi Jinping’in 2017’de Çin’i “sorumlu büyük güç” olarak ilan ettiği 19. Parti Kongresi’nin bir kırılma noktası olduğunu belirtti. Bu açıklamanın ABD tarafından tehdit algısına dönüştüğünü, Washington’un Çin’i o günden itibaren hedef tahtasına koyduğunu ifade etti. Ancak Çin’in kendisini Batı tarzı “büyük güç” anlayışının içinde değil, küresel güneyin sorumluluk üstlenen bir aktörü olarak tanımladığını vurguladı.

Filistin meselesi üzerinden Çin’in krizlere yaklaşımını örneklendiren Adıbelli, Çin’in 1950’lerden bu yana Filistin’e tutarlı şekilde destek verdiğini, İsrail’i bile uzun süre tanımadığını hatırlattı. Çatışmalara yaklaşımında Çin’in temel ilkesinin diplomasi ve barışçı çözüm olduğunu ifade ederek, “Çin askeri angajmana girmez, güvenliği diplomasiyle sağlar” dedi.

Adıbelli ayrıca Çin’in askeri ittifaklara mesafeli durduğunu, bu nedenle Şanghay İşbirliği Örgütü’nün askeri bir yapıya dönüşmesine karşı çıktığını söyledi. Askeri ittifakların savaşın nedeni olduğunu belirten Çin’in, küresel güvenlik mimarisinde diplomasi ve eşitliği öncelediğini vurguladı.

Konuşmasında Birleşmiş Milletler’in mevcut yapısının iflas ettiğini söyleyen Adıbelli, buna rağmen Çin’in “daha güçlü ve daha adil bir BM” önerdiğini aktardı. Çin’in, veto mekanizmasının yarattığı adaletsizliklere dikkat çekerek güvenlik konseyinin ayrıcalıklı bir “güçlüler kulübü” olmaktan çıkarılması gerektiğini savunduğunu ifade etti.

Adıbelli konuşmasını, güvenliğin yalnızca askeri bir kavram değil; ekonomik, çevresel ve toplumsal boyutları olan bütüncül bir alan olduğunu vurgulayarak tamamladı. Çin’in bu yaklaşımla hem teorik hem pratik bir alternatif sunduğunu, buna rağmen bazı Batılı ülkeler tarafından “tehdit” olarak gösterildiğini ifade etti.

“Küresel düzenin adaletsizliği artık gizlenemiyor, dünya değişmek zorunda”

Oturumun son konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Usluer oldu. Siyaset bilimi uzmanı olmadığını fakat bir yurttaş olarak küresel sistemde yaşanan adaletsizliklerden duyduğu rahatsızlığı paylaşmak istediğini söyleyerek sözlerine başladı.

Usluer, “gelişmekte olan ülkeler” söyleminin aslında nesiller boyunca sürdürülen bir oyalanma olduğunu vurguladı. Kapitalist düzenin, bazı ülkelerin hiçbir zaman ‘gelişmiş’ seviyesine çıkmasına izin vermediğini, bunun Gazze’de yaşanan trajedide de açıkça görüldüğünü belirtti.

Birleşmiş Milletler sisteminin işlemeyen yapısına dikkat çeken Usluer, Güvenlik Konseyi’nde beş ülkenin mutabakat sağlayamadığı her durumda kararların kilitlendiğini, Gazze örneğinde olduğu gibi hiçbir adım atılamadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür” çıkışının bu gerçeği işaret ettiğini, ancak Türkiye’de bu söylemin siyasi tartışmalar içinde değersizleştirildiğini ekledi.

Usluer, Xi Jinping’in Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde açıkladığı “Küresel Yönetişim Girişimi”nin, Türkiye’nin yıllardır savunduğu bu tezle paralellik taşıdığını belirtti. Çin’in bu vizyonu beş temel ilke etrafında sistemli şekilde geliştirdiğini, bunun “daha adil ve temsil gücü yüksek bir uluslararası düzen” arayışına önemli katkı sunduğunu ifade etti.

Konuşmasında Çin kültürü ve toplumsal yapısıyla Türkiye arasındaki benzerliklere de değinen Usluer, Çin’e yaptığı ziyaretlerde gözlemlediği “saygı, incelik, ahlaki hassasiyet ve insan merkezli yaklaşımın” iki toplum arasında doğal bir yakınlık oluşturduğunu söyledi. Çin’in inisiyatiflerinde yer alan çevre duyarlılığı, insan odaklılık ve eylem vurgusunun dikkat çekici olduğunu belirtti.

Konuşmasını umut–gerçekçilik dengesiyle tamamlayan Prof. Usluer, Çin’in barışçıl girişimlerinin değerli olduğunu ancak küresel sistemin direncinin bu iyi niyetli adımları zorlayabileceğini ifade etti. Buna rağmen Çin’in, BM Güvenlik Konseyi’nin “beş daimi üyesinden biri” olmasına karşın “Dünya beşten büyüktür” yaklaşımına destek vermesinin son derece önemli ve samimi bir tutum olduğunu söyledi.

“Dünya değişmeli ve değişebilir; bu çabalar bunun için değerli” diyerek sözlerini tamamladı.

CGTN Türk’ün oturumunun ardından programın üçüncü bölümü Yeni Dünya Araştırmaları Merkezi tarafından gerçekleştirildi. Bu oturumda Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Doster, Koç Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve ASEAN Araştırmaları Merkezi Direktörü Sibel Karabel ile İstanbul Aydın Üniversitesi Çin Araştırmaları Merkezi Müdürü Elif Kaya konuşmacı olarak yer aldı.

Üçüncü oturumun tamamlanmasının ardından soru–cevap bölümüne geçildi. Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Wei Xiaodong’un da katıldığı soru–cevap kısmının ardından panel programı sona erdi.

  Hibya Haber Ajansı

© Copyright 2025 İstihdam Haber Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.